Heinz Kohut by Charles B. Strozier (Çeviri)

Yazar: Charles B. Strozier

Çeviri: Neslihan Rugancı & Kutlu Kağan Türkarslan

Heinz Kohut (1913-1981), Freud sonrası öncü bir analist ve ilk gerçek Amerikan psikanalitik hareketinin, kendisinin adlandırmasıyla, Psikanalitik Kendilik Psikolojisi’nin kurucusudur. İşin ilginci ise bu kadar belirgin bir şekilde Amerikalı olan kişinin özünde bir göçmen olmasıdır. Bu tam bir Amerikalı olmaya bir göçüştür.

Kohut üst-orta sınıf sayılabilecek, Viyana’da yaşayan ancak asimile olmuş bir Yahudi ailesinde doğup büyümüştü. Kohut’un babası, Felix (ölümü 1937) başarılı bir piyanistti. Birinci Dünya Savaşı’nda doğu cephesindeki 4 uzun yıl süren askeri hizmetinden sonra kağıt işine girdi. Annesi, Else Lampl Kohut (ölümü 1972) ise güçlü iradeye sahip bir insandı. Bu sebeple tek çocuğu olan ve çok sevdiği oğlunun hayatında her zaman önemli bir yere sahip oldu. Else Kohut eğitim hayatının ilk 4 senesinde oğlunu okula göndermek yerine ona özel öğretmenler tuttu. Daha sonrasında Kohut, ilkokulun son senesinden itibaren 8 senesini Doblinger Gymnasium’unda geçirdi. 1932 yılı itibariyle Viyana Üniversitesi’nde tıp okumaya başladı ve 1938 senesinde buradan mezun oldu. Else Kohut, oğlunun ergenliğinin ilk zamanlarında, en az iki yıl süre ile, özel öğretmen olarak Ernst Morawetz adında bir üniversitesi öğrencisini tutmuştu. Ernest öğle vakitlerinin çoğunu Kohut ile beraber geçirmekte onu operaya ve müzelere götürmekteydi. Kohut’un her zaman sevgi ile andığı bu özel öğretmen, aksi halde derin bir yanlızlığa gömülecek olan Kohut’un çocukluğuna ciddi bir anlam kattı. Kohut daha sonra bu özel öğretmeni ile olan ilişkisinden, kendi otobiyografisini gizli bir şekilde işlediği ‘’Mr. Z.’nin İki Analizi’’ adlı vakasında bahsetmiştir.

Kohut oldukça kültürlü, müzik ve sanata dair oldukça zarif zevkleri olan birisidir. Haftada yer yer üç kez operaya giderek büyümüş, edebiyat ve resimdeki mevcut trendleri sürekli takip etmiştir. Freud’a karşı özel bir ilgisi olmamasına rağmen 1937 yılında Rorschach testinde uzman olan Walter Marseilles adında bir psikologla psikoterapiye başladı. Daha sonra ilerleyen aylarda ünlü bir psikanalist ve Freud’un arkadaşı olan August Aichhorn ile analize başladı. Bu analiz ve daha pek çok şey, Hitler ve Nazilerin 1938 yılının baharında Avusturya’yı işgal etmeleri ile beraber vaktinden çok erken bir şekilde sonlandırılmak zorunda kalmıştır.

O dönemde Kohut dehşete kapılmış bir vaziyetteydi ve büyük bir tehlike altındaydı. 1939 ilk aylarında Viyana’dan ayrılmayı başararak İngiltere’ye geçti. Orada 1 sene boyunca ilk olarak göçmenler için bir kampta ve sonrasında amcasının Londra’daki apartmanında kaldı. Amerika vizesini aldıktan sonra 1940’ın mart ayında Amerika’ya ayak bastı. Daha sonra cebindeki 25 doları ile Amerika’ya daha önce gelerek bir üniversitede kendisine pozisyon edinmiş çocukluk arkadaşı Siegmund Levaire’nın yanına gitmek için Şikago’ya geçti.

1940’lı yıllarda Şikago Üniversitesi’ndeki tıp eğitimi Kohut’u gitgide nöroloji ve psikiyatriye yönlendiriyordu. Kohut yavaşça psikanalize yaklaşmaya başlamıştı. 1940’lı yılların başlarında ve ortalarında, Ruth Eissler ile didaktik ve kendisine acı veren bir analiz sürecine girdi. 1946’da ise Şikago Psikanaliz Enstitüsü’nde eğitim almaya başladı. Daha sonra 1960 yılında enstitüden mezun oldu ve takiben Şikago Üniversitesi’nin psikiyatri bölümüne geçti. Bir süre sonra üniversiten ayrıldı ancak psikiyatride ders vermeye ve ömrünün sonuna kadar klinik-psikanalist olarak çalışmaya devam etti. Bu dönemdeki iki önemli dönüm noktası, Kohut’un 1948 yılında Elizabeth Meyers ile evlenmesi ve çiftin 1951 yılında Thomas August adında bir oğullarının olmasıdır.

1950’lerde Kohut’un Şikago psikanaliz camiasındaki yıldızı hızla parlamaya başlamıştı. Orada sık sık, bazen de isteksizce, en yaratıcı kişi olarak tanımlanıyordu. O yıllarda uygulamalı psikanaliz alanında özellikle müziğin psikolojisi ile ilgili önemli makaleler yayınladı. Ancak onun psikanalize en büyük katkısı sayılan empati üzerine denemesini, ilk olarak 1956 yılında sunmuş ve bundan üç sene sonra yayınlamıştır. Bu denemesinde Kohut, psikanalizin en temel bilgi toplama aracının empati olduğu ileri sürmüş ve empatinin temsili, karşıdakinin yerine bir içebakış şekli olduğunu belirtmiştir. Geleneksel kuramdan farklı herşey boşuna çaba ve kurama aykırıydı. Ancak Kohut, mevcut konumundan hiçbir zaman geri adım atmadı ve empati genel kendilik psikolojisi kuramının merkezine oturdu.

Kohut 1964-1965 yılları arasında bir dönem boyunca Amerikan Psikanaliz Derneği’nin başkanlığını yapmıştı. Bu başkanlık süresi onun uzun ve aktif bir şekilde psikanaliz yöneticiliğini deneyimlediği bir zaman aralığı oldu. Daha sonra 1960’ların ortasından 1981’deki ölümüne kadar, kendisini yazmaya ve psikanaliz bilimini geliştirmeye adadı. Kohut’un en önemli kitabı 1971 yılında yayınlanan ‘’Kendiliğin Çözümlenmesi: Narsisistik Kişilik Bozukluklarının Psikanalitik Tedavisine Sistemli Bir Yaklaşım’’ adlı eseridir. Bu kitap alanda büyük bir yankı uyandırmıştı. Kohut, Freud’un narsisizm teorisini genişletmiş, aynalama ve idealize etme gibi kendilik-nesnesi aktarımlarının varlığını ortaya çıkarmıştı. Bu kitabı 1977 yılında yayınladığı ‘’Kendiliğin Yeniden Yapılandırılması’’ adlı eseri takip etti. Kohut odağını narsisizmden kendilik kavramına kaydırmış; kendiliğin nasıl geliştiğini ve değiştiğini ele almaya başlamıştı. Bu dönemde, sonrasında pek rağbet görmeyen, daha sonra “iki kutuplu kendilik” olarak değişikliğe uğrayacak “gerilim arkını “ ortaya attı. 1978’de yazılarının ilk iki cildi Paul Ornstein’ın editörlüğünde “Kendiliğin Arayışı” adıyla yayınlandı. Kohut yazıları ile beraber, kendisine bağlı takipçilerden bir grup kurmuştu. Bu grup daha sonra büyüyerek önce ulusal daha sonra uluslararası ölçekte bir harekete dönüştü. Kohut’un psikanalizin çehresini değiştirmeyi hedefleyen bilinçli bir azmi olduğu zaten biliniyordu.

Ne yazik ki son 10 senesi, çeşitli sağlık sorunları ortaya çıkmaya başlayan Kohut için kişisel bir eziyet gibi geçmişti. 1971’de gitgide onu çökme noktasına getiren lenfomaya yakalandı. Kohut kanserini sadece ailesi ve birkaç yakın arkadaşının bildiği derin ve karanlık bir sır olarak sakladı. 1979’da geçirdiği bypass operasyonu bazı komplikasyonlara sebep oldu ve uzun bir iyileşme süreci gerektirdi. Sonraki yıllarda iç kulak problemleri geçirdi ve daha sonra zatürreye yakalandı. 1981 yılında sağlığı iyice kötüye gitti ve Kohut, 8 Ekim 1981 günü hayata gözlerini yumdu.

Tüm hastalıklarına rağmen çalışmayı bırakmayan Kohut, vefatından hemen önce ‘’Psikanaliz Nasıl İyileştirir’’ isimli kitabını tamamlamıştı. Bu kitap ancak 1984’de iş arkadaşı Arnold Goldberg ve Paul Stepansky tarafından düzenlendikten sonra yayınlanabilmiştir. Daha sonra yazılarından oluşan yeni bir cilt kitap (Kendilik Psikolojisi ve Beşeri Bilimler) 1985’de Charles B. Stroizer’in editörlüğünde yayınlanmıştır. 1990 ve 1991 yıllarında Kohut’un yazılarından oluşan ‘’Kendilik için Arayış’’ serisinin üçüncü ve dördüncü ciltleri yayınlanırken, 1994’de ise Geoffrey Cocks tarafından düzenlenen mektuplaşmaları ‘’Hayatın Eğrisi’’ adıyla kitap olarak yayınlanmıştır.

Kohut’un psikanalize asıl katkısı , dürtü kuramını terk etmesine karşın eşduyuma yepyeni bir yer veren ve kendiliği doğrudan ve sembolik olarak dünyayla bağlantılandıran (buna “kendiliknesnesi adını verdi) bir derinlik psikolojisini korumasıydı. Kohut bizim narsisizm, “nesneler”, cinsellik, cinselleştirme, saldırganlık, öfke, rüyalar, psikanaliz ile beşeri bilimler arasındaki ilişki, etik değerler ve kendiliğin insan deneyimindeki anlamı hakkındaki düşünme biçimlerimizi değiştirmiştir.

Anlaşılması zor yazım şekli sebebiyle, Kohut’un iz bırakan etkileri dolaylı olmuş ve kendiliğin bütüncül düşünceleri ile ilgilenen diğer yazarların eserlerine nüfuz etmiştir. Kohut, kendilik psikolojisindeki çağdaş ve rekabet eden tüm yaklaşımlar için, öznelliklerarası teorisi için, genel olarak ilişkisel psikanaliz için ve post-modernistler için merkezi bir figürdür. Birçok teolog, felsefeci, tarihçi, eleştirmen ve beşeri bilimci Kohut’un düşüncelerini, çoğu zaman kaynağından habersiz bir şekilde, kendi yazılarına dahil etmişlerdir. Güncel feminist yazın Kohut’un kendilik ile ilgili yaklaşımında psikanalizdeki sinsi cinsiyetçilikten uzak duran bir yan bulabilmiştir. Dahası toplumdaki psikolojik anlamlarla takıntılı birçok kamusal söylem Kohut’tan ciddi bir şekilde etkilenmiştir. Örneğin, çoklu kişiliklerden cinsel istismar ve savaşın yarattığı hasarlara kadar, disosiyasyon kültürünü anlamlandırılabilmesini onun eselerindeki derin açıklamalarına borçluyuz.

Birçokları klasik psikanaliz ve ego psikolojisinin sağlam duvarlarını yıkmaya çalışmıştır. Ancak bunu başarabilen kişi içeriden birisi olmuştur. Psikanalitik projeyi baştan aşağı gözden geçirirken enkazını temizleyebilmiş ve klinik içgörü olarak değerli kalan yerlerini koruyabilmiştir. Denebilir ki, Kohut psikanalizi kendi kendisinden kurtarmıştır. Kohut’un kişisel deneyimleri, onun Freud’un inşa ettiği psikanaliz dünyasına uyum sağlamakta zorlanmasına sebep olmuştu. Bu sebeple Kohut’un amacı psikanalitik kuramı dönüştürerek orada kendisine bir yer açmak olmuştur. Böylelikle bu proje çok daha kapsayıcı temalarla ilişkilendi. Kohut’un yaptığı şey, çağdaş Amerika’nın temel meselelerini hayatında deneyimlemek ve bu deneyimlerini eserlerinde incelemek olmuştur. Bu ona günün nabzını yakalatmıştır.

Charles B. Strozier
Author,
Heinz Kohut: The Making of a Psychoanalyst
(New York: Farrar, Straus & Giroux, 2001).
Second edition in paper with a new introduction to appear in the spring of 2004 from Other Books.